bir annenin feryadı seçkin başkan
Antalyanın Manavgat ilçesinde oğlu yüklü miktarda uyuşturucu ile yakalanan E.K. isimli kadın, oğlunun 8 yıldır uyuşturucu kullandığını, adım adım ölüme gittiğini belirterek “Ne olur oğlumu bu illetten kurtarın” diye feryat etti. Aynı dakikalarda mahkemeye çıkarılan oğlu ise kameralara el hareketi çekerek poz
Oğlukanalda kaybolan annenin feryadı yürek burktu. ADANA'da 14 yaşındaki Atakan Karatosun, dengesini kaybedip düştüğü sulama kanalında kayboldu. Olayı haberi alıp gelen Karatosun'un annesi Melahat Karatosun, gözyaşı döküp, "Oğlum nerede, Atakan çık gel" diye feryat etti.
Mersin’de Barin Ailesi, 11 yıl önce Rusya’da tutuklanarak Sibirya’da cezaevine konulan oğulları Ali Barin’in Türkiye’ye getirilmesi için Başkan Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım
Yaşanan kısa süreli gerginlik, polis tarafından önlendi. Oğlu kaçırılan acılı annenin "Oğlumu verin bana" diyerek feryat etmesi yürekleri dağladı. Çocuklarının PKK tarafından
woodcockhunting murat seÇkİn İle seÇkİn avlar kiyikÖy Çull 26.02.2021 . cengİz baŞkan İle gÜndem İl av komİsyonu kararlari hukukÇu 26.02.2021 .
Site De Rencontre Pour Trouver Un Homme Riche. Denizli’nin Çivril ilçesinde yaşayan Yüksel ailesinin 4 aylık bebeği Ramazan, uygun karaciğer bulunamaması halinde hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak. 3 ay içerisinde karaciğer nakli yapılmaması durumda çocuklarını kaybedeceklerini söyleyen anne Hülya Yüksel, “Ne olur oğlum ölmesin” diyerek yardım istedi. Denizli’nin Çivril ilçesi, Kocakaya Mahallesi'nde yaşayan 10 yıllık evli olan Ali ve Hülya Yüksel çiftinin üçüncü çocuğu olan 4 aylık Ramazan bebek, hayata tutunmak için yardımseverlerin desteklerini bekliyor. Doğuştan safra kesesi damarları gelişmeyen ve 2 aylıkken geçirdiği ameliyatla karaciğerinin bir bölümü alınan Ramazan bebek, 3 ay içerisinde uygun karaciğer bulunup nakledilmezse hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak. “Oğlumun yaşamasını istiyorum”Doğumun ardından sarılık teşhisi işe hastaneye gittiklerini ifade eden anne Hülya Yüksel, 1 ay süren tedaviden sonuç alamayınca sevk edildikleri Denizli’de çocuklarının doğuştan safra kesesi damarları gelişmediği ve emdiği sütün karaciğerine gitmesi nedeniyle ciğerlerin hasar gördüğünü söyledi. Tedavi için gönderildikleri İzmir’de bebeğin karaciğerlerinden bir bölümün alındığını belirten Yüksel, "Oğlumun yaşaması yapılacak nakile bağlı. Bebeğim karaciğer nakli gerçekleşmemesi durumunda hayatını kaybedecek. Uygun karaciğer bulmak için sosyal medya aracılığıyla da duyuru yaptık. Oğluma uygun dokuda karaciğer bulmak için ailemden kimsenin kan gurubu uymuyor. Ne olur oğluma uygun doku ve ciğer bulunsun. Oğlumun yaşaması için herkesin yardımını bekliyorum. Ne olur oğlum ölmesin. Oğlumun yaşamasını istiyorum” diye konuştu. “Kaç para isterlerse vereceğiz”Sosyal medyada yaptıkları duyuruya bir kadının ciğer nakli konusunda yardımcı olabileceğini söylediğini ifade eden Yüksel, şöyle konuştu “Ameliyattan sonra çalışamam, borçlarım var dedi ve 20 bin lira istedi. Kabul ettik, ameliyat günü belirlendi ama 3 gün kala, ailem izin vermiyor’ diyerek vazgeçti. Baktığımız 5-6 tane koyun var, çiftçilik yapıyoruz. Elimizde, avucumuzda ne varsa satıp çocuğumuzu yaşatmaya çalışacaktık ama vazgeçti. Kaç para isterlerse bulup, buluşturup vereceğiz. Yeter ki oğlum yaşasın.” Doktorların uygun karaciğer bulunmaması durumunda Ramazan bebeğin 3 ay içerisinde hayatını kaybedeceğini söylediğini kaydeden Yüksel, “Oğlum günden güne halsizleşiyor. Uygun doku ve ciğer bulamazsak oğlumu kaybedeceğiz” ifadelerini kullandı.
GÜLİZAR Dinç, hiç bir gerekçe g ARŞİV 1042 Abone Ol GÜLİZAR Dinç, hiç bir gerekçe gösterilmeden tutuklanan oğlu Liman ve Tersane İşçileri Sendikası Limter - İş Genel Başkanı Genel Başkanı Cem Dinç ile aynı sendikanın Genel Sekreteri Zafer Tektaş'ın serbest bırakılması için Ankara'da eylem yaptı. Kızılay'da Gima önünde yapılan eyleme, DİSK Ankara Bölgesi, Genel İş, Alevi Bektaşi Federasyonu, Ankara 78'liler Derneği ve SDP üye ve yöneticileri de destek verdi. Gülüzar Dinç, oğlu ve arkadaşının 20 Eylül'de hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alınarak Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne gönderildiklerini söyleyerek, "Bir süre önce kızımı kaybettim. Bunun ardından sendikacı oğlum tutuklandı. Devlet sendikacılık yapan insanları değil, çetecileri, katilleri, hortumcuları cezalandırsın. Bu insanlar sendikacılık yaparak emekçilerin haklarını korumaya çalıştılar. Evlerine bir tane ekmek götürmekte zorlanan kişilerin cezaevine gönderilmesini kınıyorum. " diye konuştu. DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün de Limter - İş Genel Başkanı ve Genel Sekreteri'nin açık adresleri belli ve bir sendikanın seçilmiş yöneticileri olmalarına rağmen tutuklanmalarının kabul edilemez olduğunu DULKADİROĞLU ANKARA Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun
Seçkin Başkan "Şerif’le bir daha asla bir araya gelmeyeceğim... O benim için bitti. Ben sadece oğlumu istiyorum." Önder, Nazan'ın sözleri üzerine tane tane konuşmaya başladı - İnanmak güzel bir duygudur Nazan Hanım, güvenmek deseniz daha da güzel... İnsanın ihtiyacıdır güvenmek. Kendini rahat hisseder, emniyette hisseder, farklı hisseder. Ben bana söylenen şeylere inanırım. Gözüm kapalı değil elbette. Ama size inanmamam için hiçbir sebep yok. Bana neden yalan söyleyesiniz ki... Ben anlattıklarınızın doğru olduğunu biliyorum. Bir anne yalan söylemez Nazan Hanım... Nazan ağlamaya başladı. Geçen bunca gün zarfında Emre Can’dı tek düşündüğü... - Oğluma bir kavuşabilsem, bir bilebilsem nerede olduğunu... Şerif’in bana bu kötülüğü neden yaptığını anlamaya çalışsam da anlamıyorum. Önder kaşlarını çattı - Oysa ben anlıyorum. Suçluluk duygusu diye düşünüyorum. Kendisini tanımıyorum ama başka bir nedeni yoktur. Bazı insanlar öyledir. Hataları yaparlar, ardından kendilerini kabul ettirmek adına bunun bedelini başkalarına ödetirler... Mutlaka bunun nedenini bir gün bir araya gelince öğrenirsiniz. Nazan âdeta zıpladı yerinden - Şerif’le bir daha asla bir araya gelmeyeceğim Önder Bey. O benim için bitti. Ben sadece oğlumu istiyorum. Ben yapayalnız kaldığım zaman sığındım Şerif’e. Güvendim, ama değil mi ki o bana bunu yaşattı, bir daha asla bir araya gelmeyeceğiz... Önder cevap vermedi. Nazan’ın kararlı olduğu ses tonundan belliydi... *** Nazan ve Önder Tunalı o gün İstanbul’da akşama kadar gezdiler. Önce Boğaz’a gidip bir çay içtiler Arnavutköy’de. Ardından Kavaklar’a kadar uzandılar. Rumeli Kavağı’nda balık yediler. Nazan bütün hayat hikâyesini anlattı burada. Kendisini inanılmaz derecede rahat hissediyordu Önder’in yanında... Yemekten sonra karşı tarafa geçtiler. Çamlıca’ya çıktılar, İstanbul’u yukarıdan seyrettiler. Nazan’a iyi gelmişti bu gezi. Önder’i daha yakından tanımak fırsatını elde etmişti. Onun aslında nasıl kibar, merhametli ve düşünceli bir insan olduğunu öğrenmişti. Tıpkı Neveser Hanım gibi ona karşı da yüreğinde büyük bir yer açılmıştı. Şimdiye kadar hiç bilmediği bir ilginin odağındaydı artık. Kendisine değer veriliyordu. Şerif’le de güzel günleri olmuştu ama son zamandaki Şerif daha öncesini silip süpürmüş, bütün güzellikleri âdeta kapkara bir çamurla sıvamıştı. Son olay ise tuzu, biberi olmuştu... Nazan ve Önder, Çamlıca’da güneşin batışını seyrettikten sonra eve döndüler. Neveser Hanım bir taksiye binip gelmişti eve. Oğlu ve Nazan’ı görünce gülümsedi. - Geldiniz ha? Nasıl Nazan, bu oğlan yordu mu seni güzel kızım? - Hayır Neveser Hanım, o kadar güzel gezdik ki... Öyle güzel yerler gördüm ki. Önder Bey’e sizin yanınızda çok teşekkür ediyorum. Sağ olun Önder Bey. Beni kederlerimden uzaklaştırdınız... Önder, kibar bir şekilde - Ne mutlu bana! Sizi memnun edebildiysem bundan ben de mutlu olurum. Nazan ayağa kalktı - Ben müsaadenizi isteyeyim. Biraz dinleneceğim. Neveser Hanım başını uzattı - Tabii kızım, haydi yemeğe kadar uzan biraz... DEVAMI YARIN
Bu roman, zevk ve eğlence medeniyetinin bataklığında boğulmak üzere olan torununu kurtarabilmek için, son nefesine kadar mücadele eden bir insanın, göz yaşartan hikayesidir. Model olarak seçilen batı dünyasının içine düştüğü ahlaki çöküntü ve genç insanların bataklıktaki acı çırpınışları…Köklerinden kopartılan tazecik fidanların ibret dolu hayatlarını bu kitapta okuyacaksınız..Dini ve insani değerleri aşağılayarak medeni olduklarını zanneden anne ve babaların zavallılıklarına içiniz sızlayarak şahit olacaksınız. Gerçek kurtuluşun reçetesini öğrenerek huzurlu bir insan olmak yerine; yanlış yollara sapanların, düştükleri ibret verici halleri anlatan, küçük büyük herkesin seveceği bir roman.
Adıyaman'da, 19 yaşındaki Mehmet Işık, Esed güçlerine karşı savaşmak için yaklaşık 1 sene önce Özgür Suriye Ordusu'na katılıp 9 ay boyunca savaştı. Adıyaman'a dönen genç, ailesi ile beraber 5 ay zaman geçirdikten sonra bir sabah vakti evden ayrılarak yeniden Suriye'ye gidip Özgür Suriye Ordusu'na katıldı. Elinde oğluna ait bir fotoğrafla ikamet ettiği evin kapısında günlerce bekleyen anne Şehriban Işık, 15 gün önce oğlunun Suriye'ye gittiğini ve kendisinden bir daha haber alamadıklarını söyledi. Gözü yaşlı anne, oğluna bir an önce sağ salim kavuşmak istediğini, yetkililerden duruma el koymalarını istediğini belirtti. Şehriban Işık, "Oğlum daha önce üniversite kazandığını, bunun için Kıbrıs'a gideceğini söyleyerek bizden 5 bin TL para alıp gitti. Meğer oğlum üniversiteye kayıt yapmaya değil, Suriye'ye gitmiş. Bizlerden aldığı parayla ise orada silah ve gıda malzemeleri almışlar. Oğlumdan 9 ay boyunca haber alamadık. Tam 9 ay sonra oğlum bir sabah çıka geldi ve Özgür Suriye Ordusu'nda Esed'e karşı savaştığını anlatarak kendisine ait fotoğrafları bizlere gösterdi. Oğlum 5 ay boyunca evde bizlerle kaldı. Bu süre zarfında tekrar Suriye'ye gideceğini söyledi. Biz buna izin vermedik. 5 ay sonra oğlum bir sabah vakti yeniden kayboldu. Haber aldık, Suriye'ye savaşmaya gitmiş. Ben yetkililerimizden oğlumu bana getirmelerini istiyorum. Kaç zamandır oğlumu bekliyorum ne gelen var ne giden. Benim ciğerim yandı, yanmaya da devam ediyor ama başka anaların ciğeri, yüreği yanmasın" şeklinde konuşarak gözyaşlarına boğuldu. Diğer Yaşam Haberleri için tıklayın
bir annenin feryadı seçkin başkan